15 Kasım 2017

Kırım göçleri

















Tatarlar doğrudan deniz yoluyla Türkiye’ye, günümüzde Romanya ve Bulgaristan topraklarında kalan Dobruca’ya gittiler. Bazıları Dobruca’da kaldı, çoğu oradan da  Türkiye’ye göç etti. 

İstanbul Karayları İspanya’dan gelen Sefarad'lardan önce Bizans zamanında gelmişler, her zaman diğerlerinden ayrı yaşamışlar, dini ve sosyal yönden Yahudi toplumuna katılmamışlardır. 1783 de Kırım’ın Rusya tarafından ilhak edilmesi üzerine İstanbul’a bir Karay göçü olmuştu fakat sayıları ancak yüzleri geçmemiş ve günümüzde ise ancak 30-40 kişilik bir gruba dönüşmüştür. 

Karaylık, Yahudilikten kaynaklanan ve hahamlık geleneğinin, özellikle Mişna ve Talmud’da derlenen sözlü yasanın bağlayıcı niteliğine itiraz ederek, yalnızca yazılı yasa olan Tora’nın buyruğunu kabul eden ve 8. yüzyılda  Babil’de din adamlarıyla yaşadığı siyasal bir çelişme ve dışlanmadan ötürü Sefer-a Mizvot’un yazarı Anan Ben David’in başlattığı bir akımdır.

Bu akım, bu dönemde Irak, İran ve Filistin Yahudileri  arasında süratle yayıldı ve İstanbul yolu ile Avrupa’ya geçti. Karayların dinsel uygulamaları sadece Tora’dan esinlenir. Karaylar Talmud’dan türeyen Alaha’yı (şeriatı) tanımazlar. Örneğin Tora sonrası döneme ait Hanuka Bayramını kutlamazlar, Rabanut’un (din bilgelerinin) tefilin, mezuza, evlenme, boşanma ile ilgili emirlerini uygulamazlar. Ayrıca Rabanut dini takvimiyle farklılıklar müşahede edilir, bayramlarda farklılıklar vardır; Roş Aşana’da Şofar çalınmaz. Sukot’ta dört çeşit bitki uygulaması yoktur. Karayların sinagoglarında sandalye yoktur ve içeriye girmeden ayakkabılar çıkartılır. Sinagogları da David’in bir mezmuruna istinaden yer altındadır.

Hazarların bir kolu  ve bir Türk  boyu olan Karaim  ve Karaitler, Uzlar ve Kıpçakların önünden kaçan Peçenek saldırıları karşısında Kırım’a yerleştiler ve 8. yüzyılda Hazarların resmi dini Yahudilik olunca, Yahudilerin Talmud’u reddeden Karay mezhebini benimseyerek, kendilerine Karaylar adını yakıştırdılar. 1016’da başlayan Rus baskısı nedeniyle Litvanya ve Polonya ovalarına göçtüler. Kırım’da kalan Karaylarla Talmud’u benimseyen Kırımçaklar, yakın tarihlere kadar beraberce yaşadılar. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Türk kökenli Yahudilerin Sibirya’ya sürülüp sürülmediği belli değil. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında da İstanbul’a da bir kısım Kırım Yahudi’sinin göç ettiği bilinmekte. Kaldı ki Galante, değişik isimli sinagogları; Kırım’dan göç eden ve Türkçe konuşan Karaylar ile Bizans’tan beri aynı topraklarda yaşamlarını sürdüren ve Rumca konuşan Karayları ayrı ayrı sinagoglara devam etmeleri ihtimaline bağlar.

1172’de İstanbul’u ziyaret eden ünlü seyyah Tudelalı Benjamen, bu kentte 500 kadar Karay’ın yaşadığını yazar. Fatih Vakfiyelerinden anlaşılacağı gibi, Karayların yerleşim yeri Balıkpazarı, Balat, Edirnekapı ve Galata yani Karaköy idi. Bir iddiaya göre bu semtin adı ‘Karay Köyü’ idi.

İstanbul Karayları İspanya’dan gelen Yahudilerden önce Bizans zamanında intikal etmişler, her zaman diğerlerinden ayrı yaşamışlar, dini ve sosyal yönden Yahudi toplumuna katılmamışlardı.
Karaylar 19. yüzyılın sonlarına dek devlet tarafından ayrıca bir cemaat  olarak görülmüyor ve  Hahambaşılık bünyesinde mütalaa ediliyordu.

İstanbul’a Karay Göçü
Aslında Karaylar kendilerini Semitik kökenli değil, Türk Yahudi’si olarak tanımlarlar. Rumca konuşanları da vardır. Ayrıca ‘İlya’ gibi Rus çağrışımı olan isimleri de taşırlar. Karaylar ile Hahambaşılığın dinsel itikadına bağlı Yahudiler arasındaki evliliklerin  dinen icra edilmesi geçmişte olduğu gibi halen mümkün olmamakta ve sorunlar yaratmakta. İspanya Yahudilerinden Yosef Caro’nun 16. yüzyılda İstanbul’da derlediği Rabinik Yahudi dinsel kodeksi olan Şulhan Aruh’ta kabul edildiği gibi (Even Haezer:37) Karayların diğer Yahudilerle evlenmesi onaylanmamakta.

Hazar Türkleri
Ender rastlanan bir diğer Yahudi soyu da Hazar Türk kökenlilerdir...

Hazarların soyu
Yahudi Hazar Kralı Joseph, Endülüslü Hasdai’ye yazdığı mektupta, Hazarların Yafet’in torunu ve tüm Türklerin atası kabul edilen Togarma’nın yedinci oğlu  olan Kozar’ın soyundan geldiğini anlatır.

Dağılan Hazarlar nerelere yerleşti?
Hazarlar, Araplarla yaptıkları savaşlar sayesinde Arapların Avrupa’yı istila etmesine imkân vermeyerek dünya tarihini değiştirdiler...

Hazarlar kimliklerini kaybetmişler fakat diğer Doğu Avrupa Yahudileriyle kolayca kaynaşarak, Yahudi kimliklerini korumuşlardır. Özet olarak Hazarlar, Yahudi tarihinin en önemli bir bölümüdür ve bu mirası sahiplenmek özelikle Aşkenaz Yahudilerinin sorumluluğundadır.

Devamı

Paylaş