25 Ocak 2019

Abimin ardından..


Bu benim yazım değil, yakın bir arkadaşımın acılı sözcükleri;
Aramızda sadece iki buçuk yaş vardı ve biz altı çocuklu bir memur ailesinin çok şeyi paylaşan çocukları olarak büyüdük, acıyı sevgiyi, sevinci. Aslında birbirinden oldukça farklı iki kardeş olmamıza rağmen paylaşmak en çok sevdiğimiz şeydi.

O ailenin medarı iftiharı efendi ciddi çocuğu, ben haylaz yüz karası. O otorite ben isyankar, o Fenerbahçe' li ben Galatasaray' lı. O gelenekleri koruyan değer veren, ben ise yeniliklere açık değişimci. O yüzden o aile mesleği olan hukukçuluğu seçti hakim oldu, ben mühendis. Boyum onun boyunu geçene kadar onun kıyafetlerinin dönüşümünü giyindim yıllarca, o yüzden o üstüne başına itina eden tertemiz giyinen, bense pasaklı ilk giydiğim gün paramparça, özensiz. Sık sık kavga ederdik benim isyanlarımdan, ama hep ona özendim aynı ilkokula gittik, O İEL lisesini kazandı ben de onun peşinden İEL' ye gittim, ikimiz de yatılı okuduk. O liseyi Klodfarer kahvesinde okudu bense bizi ziyarete gelen babama ilk yalanlarımı bahane üretmek onu korumak üzere söyledim. O da benim lisede büyüklerden dayak yememi engelledi. Büyüdükçe o olgunlaştı ben çocuklaştım. O daha doğru seçimler yaptı. Üniversitede tanıştığı eşi İpek belki de hayatındaki ilk kız arkadaşıydı ve onunla evlendi. Ömür boyu ona büyük bir aşk ve sadakat ile bağlı kaldı, ben de onun bu doğru seçiminin peşinden gittim ve eşinin kardeşiyle evlendim. İki kardeş olmanın dışında iki bacanak da olmuştuk.

İki çocuğu oldu benim de iki çocuğum oldu. Çocuklarımız okulda sorulan teyze'nin eşine ne denir sorularını Amca diye cevaplamanın dışında başka hata yapmadan başarıyla okullarını bitirdiler. Onun çocukları evlendi, benimkiler bekar. O torun sahibi oldu, ben olamadım henüz.
Üniversite bitene kadar aynı odayı zaman zaman da aynı yatağı paylaşmıştık, sonra o seçtiği meslek hakimlik yüzünden evden uzaklaştı. Hayatının önemli bir kısmını Anadolunun muhtelif şehirlerinde geçirdi. Mardin, Tunceli, Denizli, Edremit. Babamın vefatından sonra İstanbul'a atandı adliyelerin fetöleşmeye başladığı dönemde erken emekli olarak çok ama çok sevdiği mesleğini bıraktı, oysa Hakim olmak için çok çalışmış çok mücadele vermişti. Çok sevdiği gece gündüz, cumartesi pazar evde bile dava dosyaları okuyarak itina ile kararlar verdiği meslek aşkı emekli olmak zorunda kaldıktan sonra sağlığını ciddi etkiledi, adliye camiasında olanları gördükçe içi içini yiyor hukuksuzluklara isyan ediyordu. Bütün bu olumsuzluklar onu en aktif olacağı dönemde bu uğursuz günlere getirdi.

O gitti, benim de bir yanım gitti, ciğerim söküldü, nefesim gitti.
İçimde ne varsa insanlıktan yana, adaletten yana, önce babadan sonra ondan miras kaldı.
Seni çok özleyeceğim canım ağabeyim. Işıklar içinde uyu.

19 Ocak 2019 20:12 MFT
Paylaş